22 Kasım 2022. Arjantin 1-2 Suudi Arabistan. Muhtemelen birçok kişinin, 'Kupayı kazanmak bir kenara, Arjantin gruptan bile çıkamayacak' diye düşündüğü gün. Bu, Messi ve Arjantin'in Dünya Kupası'nda yaşadığı ilk hayal kırıklığı değildi elbette. Messi'nin 2006'da başlayan serüveninde böyle anlara sıkça şahit olmuştuk. 2022'deki Suudi Arabistan maçına dek hepsinin ortak yanı, Messi için tam anlamıyla yıkımı ifade etmesiydi. Suudi Arabistan yenilgisiyse hüzünle değil, zafere giden yolda kenetlenmeyi sağlayan bir dönüm noktası olarak anılacak.
Messi ile Ronaldo'nun, modern dönemin en büyük yıldızları olduğuna hiç şüphe yok. İkisi de kulüp düzeyinde tüm kupaları kazandılar. İkisi de sayısız bireysel ödül elde etti. Biri Güney Amerika'nın, diğeri Avrupa'nın kralı oldu. Ancak ikisinin de bir eksiği vardı: Dünya Kupası.
Bu hikayede Messi ile Ronaldo'yu kıyaslamak gibi bir amacım yok. İkisini aynı anda izlemekten keyif alan, onları karşılaşmaktan kaçınan biri oldum her zaman. Bu yazıda Messi'nin yolculuğuna ışık tutmak istiyorum sadece.
2006 Dünya Kupası başladığında Messi yalnızca 18 yaşındaydı. Fildişi Sahilleri'ne karşı oynanan grubun ilk maçında süre almadı. Sırbistan karşısında ise oyuna sonrada girip, kariyerindeki ilk Dünya Kupası golüne imza attı. Son 16'daki Meksika maçında, 19. yaş gününü kutluyordu. Arjantin zorlandı fakat uzatmalarda bulduğu golle turladı. Çeyrek finalde rakip, ev sahibi Almanya'ydı. Panzerler'i elemek, 1986'dan bu yana süren kupa hasretini dindirmek ve 2002'yi kazanan ezeli rakip Brezilya'ya cevap vermek için atılacak iyi bir adım olabilirdi. Ancak ev sahibi, seri penaltılarla tur biletini kaptı ve Arjantin'i evine yolladı. En büyük kupayı kendi yöntemleriyle kazanması gerecekti Messi'nin.
2010'a gelindiğinde Messi hâlâ genç ancak bir o kadar tecrübeliydi. La Liga'da son iki sezonu kazanmış, Şampiyonlar Ligi'nde mutlu sona ulaşmıştı. Ayrıca artık bir Ballon d'Or sahibiydi. Onun varlığı, Arjantin'i tek başına turnuvanın favorileri haline getiriyordu. Üstelik takımın başında Maradona bulunuyordu. Arjantin, rüya birliktelikle rüya şampiyonluğu istiyordu. Messi, grupta suskun kaldı. Fileleri hiç havalandıramasa da Arjantin üçte üç yapıp üst tura adını yazdırdı. Son 16'da bir kez daha Meksika ile eşleştiler. 3-1'lik sonuç, Arjantin'i çeyrek finale ulaştırdı. İlginçtir, tıpkı 2006'da olduğu gibi son 16'da Meksika ile çeyrek finaldeyse Almanya'yla eşleştiler. Fakat tarih tekerrür etti ve yine Almanya turladı, skor tabelasında bu kez sonuç, "Almanya 4-0 Arjantin" yazıyordu. Messi, turnuavı tek bir gol dahi atamadan noktaladı.
2014. 27 yaşındaki Messi kariyerinin zirvesindeydi. Arjantin, her zamanki gibi doğal favorilerden biri olarak geldi turnuvanın düzenlendiği Brezilya'ya. Gruplarını lider tamamlamaları durumunda, tarihi Maracana Stadyumu'nda Brezilya - Arjantin derbisini, Dünya Kupası finali olarak izleme ihtimalimiz bulunuyordu. İspanya, İtalya, İngiltere ve Portekiz gibi diğer devlerin daha grup aşamasında elenmesi, bu ihtimali güçlendirmişti. Nitekim hem Brezilya hem de Arjantin önce gruplarını lider noktaladı, ardından yarı finale kadar geldiler. Arjantin, penaltılara giden eşleşmede son Dünya Kupası finalisti Hollanda'yı, 2022 çeyrek finalinde olduğu gibi penaltılarda saf dışı bıraktı. Eşleşme ağacının diğer tarafında ise Brezilya ile Almanya'nın adı yazıyordu. Ortaya futbol tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir skor çıktı. Brezilya, kendi evinde, Dünya Kupası yarı finalinde, Almanya'ya 7-1 kaybetti. Bu da, Messi'nin önüne üst üste üçüncü kez Almanya engelini getirdi. Bu kez yarı finale yükselmek için değil, kupayı kazanmak için oynadılar. 2022 Arjantin - Fransa finalini izlerken Lautaro Martinez'in kaçırdığı golleri görünce eminim bazılarınızın aklına Arjantin'in 2014'te yaşadığı bitiricilik sorunları gelmiştir. Özellikle finalde Higuain ve Palacios ile kaçan goller, Arjantin'in kupayı yitirmesinde önemli bir etken olmuştu. O gün Messi, iplerin her zaman kendi elinde olması gerektiğini öğrenmişti belki de.
2018 Dünya Kupası'na kadar olan boşlukta, Messi için Copa America'yı Arjantin'e getirme fırsatı vardı. 2015'teki finalde, Şili'ye penaltılarda kaybettiler. 2016'daki finalde bir kez daha rakip Şili'ydi. Maç penaltılara gitti ve yine penaltılarla kupayı kazanma fırsatını kaçırdılar. Üstelik, bu kez Messi de penaltıyı gole çevirememişti. Üst üste üç yılda kaybedilen bir Dünya Kupası ve iki de Copa America finalinin ardından Messi, Milli Takımı bıraktığını açıkladı. Arjantin halkı ve tüm dünyadaki futbolseverler, onun milli takıma dönmesi için birçok mesaj yolladı. Hatta şu an Arjantin'in teknik direktörlüğü yapan Lionel Scaloni de "Gitme Leo" şeklinde bir Tweet atmış, birkaç sene sonra birlikte yazacakları hikaye için onu geri döndürmeye çalışmıştı adeta. Nitekim birkaç ay sonra "Bazı şeyleri çözmemiz gerekiyor. Ben bunu sahada yapmayı tercih ediyorum. Geri dönmeyeceğimden neredeyse emindim fakat ülkemi çok seviyorum. Dönmemi isteyen herkese teşekkürler" açıklamasıyla Messi'nin dönüşü gerçekleşti.
2018, muhtemelen Messi - Arjantin ortaklığının birlikte geçirdiği en kötü Dünya Kupası'ydı. Güney Amerika temsilcisi, İzlanda - Hırvatistan - Nijerya grubundan dört puanla da olsa çıkmayı başardı. Son 16'da ise Fransa, 4-3'lük skorla Arjantin'in hayallerini sona erdiriyordu. Turnuvanın ardından teknik direktör Jorge Sampaoli ile yollar ayrıldı ve Lionel Scaloni - Lionel Messi iş birliği başladı.
Bazen en etkileyici hikayelerin bile mutlu sona ulaşması biraz zaman alıyor. Bu bağlamda 2021'i, Messi'nin milli takımdaki şansının sonunda olumlu yöne döndüğü yıl olarak nitelendirebiliriz. Messi ve dostları, 1993'ten sonra ilk kez Arjantin'e Copa America zaferini yaşattı. Finalde Brezilya'ya karşı alınan galibiyet, şampiyonluğu daha da özel kılıyordu. 2022 Dünya Kupası'na ilerlerken de "o kupa, bu kupa mı?" diye düşünmeye başlamıştı herkes. Messi'nin Paris Saint-Germain'de sezona çok iyi başlaması da Katar'daki organizasyona farklı bir yaklaşımla geleceğini işaret ediyordu.
2022 Dünya Kupası'nda her zaman olduğu gibi birçok şampiyonluk vardı. Ancak birçok rakibinin beklentinin altında kalması, Arjantin için bir avantaj haline geldi. Son Avrupa şampiyonu İtalya, elemeleri geçemediği için zaten Katar'da yoktu. Almanya, üst üste ikinci kez grup aşamasında havlu attı. İspanya, genç yıldızlarıyla sonraki turnuvalar adına umut vadetse de 2022'de ilerlemek için yeterli güce sahip değildi. Belçika da iç karışıklıklarla beraber tıpkı Almanya gibi grupta elendi. Çeyrek finale ulaştığımızda, bir tarafta Arjantin - Hollanda ve Brezilya - Hırvatistan, diğer kısımda ise İngiltere - Fransa ile Fas - Portekiz eşleşmeleri oluştu. Yazının başlarında da değindiğimiz gibi, Suudi Arabistan'ın milli bayram ilan ettiği, Arjantin'in büyük şok yaşadığı o günden sonra gruptan çıkmaları dahi şüpheliydi.
Çeyrek finale geri dönelim. Arjantin'in Hollanda'yı elemesi benim için sürpriz değildi. Hırvatistan'ın Brezilya'yı elemesine ise şaşırdığımı itiraf etmeliyim. Hırvatistan'ın Brezilya'dan zayıf olduğunu düşünmüyorum. Hatta Hırvatistan'ın Brezilya karşısında çok daha derli toplu oynadığını ve rakibinin planını geçersiz kılmak için iyi işlenmiş bir sistemi sahada gösterdiklerine inanıyorum. Ancak sanırım kendimi Güney Amerika derbisi izleyeceğimize dair şartlamıştım. Öte yandan, Brezilya turu geçseydi Arjantin'i eve gönderebilir miydi? Buna cevabım hayır. Arjantin, gruptaki ikinci maçı olan Meksika karşılaşmasından itibaren Fas ile birlikte turnuvaya en iyi konsantre olmuş takımdı. Yakaladıkları bu konsantrasyonu ve enerjiyi, 2022 Dünya Kupası'nın geneline yaymayı başardılar. Bunun zirvesini de finaldeki Fransa mücadelesinin özellikle ilk yarısında gördük. Fransa daha ne olduğunu anlayamadan, Arjantin skoru 2-0'a taşımayı başardı. Fransa'nın ilk 45 dakikadaki performansı, Uluslar Ligi'ni bir kenara bıraktığımızda EURO 2020 elemelerindeki 2-0'lık Türkiye - Fransa maçından bu yana sergiledikleri en kötü performanslardan biriydi. Tabii Arjantin'de Messi varsa Fransa'da Mbappe gibi bir silah mevcut. Bu ikilinin düellosu, bize unutulmaz bir final sundu.
Turnuvanın başından bu yana Arjantin - Portekiz finalinin müthiş olabileceğine dair sürekli düşündüm. Ancak şu günlerde, böyle bir final izlemediğimiz için sevinçliyim. Modern dönemin, genç jenerasyonun iki büyük kahramanının aynı sahada, en büyük organizasyonda bizlere son bir gösteri sunmaları güzel olabilirdi. Fakat birisi krallığını ilan ederken, diğerinin hemen yanı başında, gölgede kalmasını istemezdim.
Peki, o meşhur soruya gelelim. Tarihin en iyi futbolcusu kim? Şartların sürekli değiştiği bir sporda buna net ve kesin bir cevap vermek pek de mümkün değil. Zaten süper yıldızları izlemenin keyfini çıkarmak varken bu soruyla bir gerilim yaratmanın sağlıklı bir düşünce olduğunu sanmıyorum. Messi'nin Dünya Kupası'nı kazanması mutluluk verici mi? Bana sorarsanız evet. Ronaldo'nun büyük bir sürpriz yaşanmazsa Dünya Kupası kazanamadan kariyerini noktalayacak olması kalp kırıcı mı? Yine, bana sorarsanız evet, üzücü. Ancak günün sonunda onlar yalnızca kazandıkları kupalarla değil, sahada diğerlerinden farklı şeyler yapıp bizi eğlendirdikleri için birer kahraman. Tarih boyunca da bununla hatırlanmaları, iki efsaneye sunabileceğimiz en büyük saygı gösterisi olacaktır.